Piyanonun Tarihçesi
Piyano, klavyeli ve telli çalgılar ailesinden gelen enstrüman klavsenin gelişmişidir.
Klavsen piyanonun atası olan bir enstrüman olarak bilinmekle beraber; piyano ile tek benzer yanı, iki enstrümanın da klavyeli çalgılar olmasıdır.

Fakat mekanizma, ses rengi ve çalış tekniği yönünden birbiri ile pek ilgisi yoktur.
Klavsen telleri bir mızrap ile çekilirken, piyanonun çekiçleri tellere vurur.
Klavsen 17. yüzyıl sonlarına doğru ilgi gördü ve orkestralarda kullanılmaya başladı. Bir yüzyıl kadar yaşadıktan sonra yerini piyano’ya bıraktı.
Piyano 1711 yılında İtalya’da Floransa’lı Bartolomeo Cristofori tarafından icad edildi.
Bu alette hem hafif hem kuvvetli çalmak mümkün olduğu için, ismine İtalyanca hafif ve kuvvetli anlamına gelen piano forte denildi.

Pianofortenin yaygınlaşmasında Fransız ihtilalinin önemli rolü olmuştur. 1789’deki ihtilalde devrimciler, aristokratların klavsenlerini yakarak ve tahrip ederek yenilik için özlemlerini dile getirmişlerdir.
Bu dönemde konserler artık yalnızca aristokratların oluşturduğu bir kaç davetli için değil daha büyük salonlarda daha çok dinleyici için düzenleniyordu. Dolayısı ile, piyanodan daha çok ses çıkarması bekleniyordu. Böylelikle, daha sağlam ve dayanıklı piyanolar üretilmeye başlandı.
Dönemin önemli bestecileri olan Haydn ve Mozart, eserlerinde giderek farklı nüanslar belirtmeye başladılar. Bu nedenle, mekanizmaya bir de tellerin titreşmesini söndüren çuha yerleştirildi.
Pedallar eklenerek sesin uzaması veya sönmesi sağlandı.
